Matematik son kontroller
http://odsgm.meb.gov.tr/kurslar/pdf/kt/kt_635848185203712918.pdf
http://odsgm.meb.gov.tr/kurslar/pdf/kt/kt_635848185122591878.pdf
http://odsgm.meb.gov.tr/kurslar/pdf/kt/kt_635848185036166770.pdf
23 Mart 2016 Çarşamba
20 Mart 2016 Pazar
Yeni Güneş Gözeleri: İnce, Hafif ve Esnek
Dr. Zeynep Bilgici
15/03/2016 - 16:15
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan bir çalışmada şimdiye kadar bilinenlerden çok daha ince ve hafif olan güneş gözeleri üretildi.
Sonuçları Organic Electronics dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, kalınlıkları yaklaşık 2 mikrometre yani bir saç telinin ellide biri olan yeni güneş gözeleri o kadar hafif ve ince ki, sabun baloncuklarının üzerine konulduklarında bile bu baloncukları patlatmıyorlar.
Aynı zamanda esnek bir yapıya sahip olan bu gözelerin üstün özellikler kazanmasında üretim tekniği büyük önem taşıyor. Yeni güneş gözelerinin üretiminde öncelikli olarak ultra ince polimer sentezleniyor ve vakum altındaki bu polimer, elektrotlar ve ışıkla aktifleşen tabakalarla kaplanıyor. Oda sıcaklığında gerçekleştirilen bu işlemde herhangi bir çözücü kullanılmıyor. Çözücünün veya herhangi bir bulaşan maddenin uzaklaştırılması için fazladan bir işlem gerektirmeyen bu yöntemle hayli ince yüzeylerin üretim sırasında zarar görme riski en aza indiriliyor. Bu yöntem güneş gözelerinin üretilmesinde farklı malzemelerin kullanılmasına da imkân sağlıyor.
Enerji verimlilikleri hayli yüksek olan bu gözelerin akıllı giysilerden cep telefonlarına, uçan balondan kâğıda kadar pek çok yüzeyde kullanılabileceği öngörülüyor.
- See more at: http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/yeni-gunes-gozeleri-ince-hafif-ve-esnek#sthash.u7nzmNKD.dpuf
Ayın Matematik Sorusu - Mart 2016
Doç. Dr. Azer Kerimov
01/03/2016 - 09:02
Başlangıçta k tane kutunun her birinde eşit sayıda bilye bulunuyor. Her işlemde bir kutu seçiliyor ve bu kutudaki bilyelerin birkaçı alınıp diğer kutulara eşit olarak dağıtılıyor. Birkaç işlem sonucunda kutuların birinde 101, bir diğerinde ise 222 bilye bulunuyorsa k sayısı en az kaç olabilir?
yanıtlamak ister iseniz çözümüile birlikte şu adreseyollayın
http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/eglencelimatematik
5. Türk Hava Yolları Bursa Bilim Şenliği Proje Yarışması
18/03/2016 - 17:08
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin gözde projeleri arasında yer alan Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi, toplumun bilim ve teknolojiye ilgisini artırmak amacıyla faaliyetlerine devam ediyor.
Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi, düzenlediği etkinliklerle başta çocuklar ve gençler olmak üzere toplumun her kesimini bilime ve bilimsel düşünmeye teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu etkinliklerden biri de 5. Türk Hava Yolları Bursa Bilim Şenliği. 6-7-8 Mayıs 2016 tarihlerinde Bursa Merinos Park’ta gerçekleştirilecek şenlik; atölyeler, proje yarışmaları ve bilim gösterileri ile tam bir bilim karnavalı havasında geçecek. Bilimin sadece kapalı kapılar ardında ve uzmanlar tarafından değil, hayatın her anında ve herkes tarafından yapılabileceğini gösteren şenlikte bilime gönül verenlerin icatları da proje yarışması ile değerlendirilecek.
5. Türk Hava Yolları Bursa Bilim Şenliği Proje Yarışması’nın teması “bilim ve teknoloji” olarak belirlendi. Dileyen herkesin katılabileceği yarışmada projeler “minik”, “çocuk”, “genç mucitler" ve "usta mucitler” kategorileri altında değerlendirilecek. Proje yarışmasına en geç 1 Nisan 2016 tarihine kadar www.bursabilimsenligi.org adresinden başvurulabilecek. Projeler temaya uygunluk ve prototipe sahip olma gibi gerekli şartları yerine getirmeleri durumda ön elemeden geçecek. Finale kalacak 50 proje ise 19 Nisan 2016 tarihinde www.bursabilimsenligi.org adresinden ilan edilecek. Alanında uzman sanayiciler, iş adamları ve akademisyenlerden oluşan jürinin değerlendirmeleri sonucu finalde yarışacak projeler, dereceye girmeleri durumunda ticarileşmeleri için de fırsat yakalamış olacak. Geçen yıl 600’ü aşkın projenin katıldığı yarışmaya tüm Türkiye’den bilim severlerin yoğun ilgi göstermesi bekleniyor. Millî Eğitim Bakanlığı ile ortak yürütülen çalışma kapsamında yapılacak duyurular ile öğrencilerin de proje yarışmasına katılması sağlanacak.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkısıyla bu yıl 102 bin TL’ye yükseltilen toplam ödül ile yarışmada sadece ilk üçe giren projelere değil, finale kalan 50 projeye de ödül verilmiş olacak.
Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi, bilim ve teknolojinin gelişmesi ve mucitlerin önünü açmak amacıyla farklı projelerine devam edecek.
- See more at: http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/5-turk-hava-yollari-bursa-bilim-senligi-proje-yarismasi#sthash.CXeBCEC7.dpuf
Mars Koşullarında Hayatta Kalabilecek Canlılar
Yusuf E. Yıldız
11/03/2016 - 13:36
Dünya’da çalışan elektronik cihazlar uzayda çalışmayabilir. Bu nedenle cihazlar uzaya gönderilmeden önce yeryüzünde uzay şartlarına benzer koşullarda test edilir. İnsanoğlu uzaya gönderdiği cihazlarla birçok araştırmada başarılı sonuçlara imza attı. Sıradaki hedef uzayın değişik yerlerine canlılar gönderip bu alanları insanların yaşayabileceği bir hale getirmek. Bu amacı gerçekleştirmek için akla gelen ilk gezegen ise Mars.
Her ne kadar Mars’a yapılan yolculukların yakın zamanda gerçekleştirildiği düşünülse de ilk başarılı Mars görevi, Mariner 4 uzay aracının 28 Kasım 1964’te Mars yörüngesine yerleşip Kızıl Gezegen’in yüzey fotoğraflarını Dünya’ya ulaştırmasıyla gerçekleşti. Mars’a ilk başarılı iniş ise 20 Temmuz 1976’da Viking 1 uzay aracı tarafından yapıldı. Halen devam eden bu görevler sayesinde Mars hakkında birçok bilgiye sahibiz. Mars’ın atmosferinin %95’inin karbondioksitten, %1,6’sının argondan, %0,15’inin oksijenden, %2,7’sinin azottan oluştuğunu, Mars’ın atmosferinin her 1 litresinde 370 miligram su bulunduğunu ve atmosfer basıncının 1000 Pascal (Dünya’nın atmosfer basıncının yaklaşık %1’i) olduğunu biliyoruz. Kızıl Gezegen’e gönderilecek canlıların bu şartlarda yaşayabilmesi gerekiyor. Ayrıca bu canlıların uzay yolculuğu sırasında -21,5oC ile +59,6oC arasındaki sıcaklık değişimine ve 190 megagraylik kozmik ışınlara maruz kaldıklarında da (her bir kilogramları 190 megajoule enerji soğururken) hayatta kalmaları gerekiyor. Bu amaçla bilim insanları uzay seyahatine dayanabilecek ve Mars şartlarına uyum sağlayabilecek canlıları tespit etmek için astrobiyolojik çalışmalar yapıyor.
Liken ve Mantar Deneyi (Lichens and Fungi Experiment/LIFE) kapsamında İtalya’nın Tuscany Üniversitesi’nde Prof. Dr. Silvano Onofri önderliğindeki araştırma grubu, Antarktika’da yaşayan Cryptoendolithic mantarının türleri Cryomyces antarcticus ve Cryomyces minteri ile Alp Dağları’nda, sert dağ ikliminde yaşayabilen liken türleri Rhizocarpon geographicum ve Xanthoria elegans üzerinde çalışmalar yaptı. Bu canlılar Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) EXPOSE-E laboratuvarında deneylere tabi tutuldu. 18 ay boyunca uzayda kalıp Mars şartlarına maruz bırakılan liken ve mantarlardan başarılı sonuçlar elde edildiği söylenebilir. Çetin Mars şartlarında Antarktika mantarlarının hücre yapıları %60 oranında bozulmadan kalabildi ve DNA’ları da kararlılıklarını koruyabildi. Alp Dağları’nda yaşayabilen likenlerde ise bu oran %80’lere çıktı. Ayrıca bu şartlarda likenlerin hücrelerinin %2,5’inde, mantarların hücrelerinin %4,11’inde ise bastırılmış bir fotosentetik aktivite görüldü.
50 yıldan uzun süredir devam eden Mars yolculuklarının bir gün Kızıl Gezegen’i insanların yaşayabileceği bir ortam haline dönüştürebileceğini söyleyebiliriz. Güneş Sistemi’nde ikinci bir Mavi Gezegen oluşturmaya çalışırken Dünyamızı da yaşanabilir halde tutmamız gerektiğini unutmamalıyız.
Kaynaklar:
“Sıcak” Neden Kırmızıdır?
Dr. Tuba Sarıgül
16/02/2016 - 16:54
Sıcaklığı mutlak sıfır noktasının (0 Kelvin) üzerinde olan her cisim ışır. Bu durum ısı enerjisinin görünür hale gelmesi olarak anlaşılabilir. Isınan cisimlerin ışımasının nedeni, atomların ya da moleküllerin termal titreşim enerjilerinin bir kısmını foton olarak salmasıdır.
Demir bir çubuk yüksek sıcaklıklara ısıtılırsa önce kırmızı daha sonra beyaz renkte parlar. Isı enerjisinin ışık enerjisine dönüştüğü bu olay, akkor hale gelmek olarak tanımlanabilir. Sıcaklığın yükselmesi ile cisimlerin ışıma renginin değişmesinin nedeni, sıcaklığa bağlı olarak ışıma miktarının belirli bir dalga boyunda maksimum olmasıdır. Örneğin sıcaklığı 1000 Kelvin olan bir cisim her dalga boyunda ışısa da ışıma miktarının en fazla olduğu bölge kızılötesi bölgededir. Sıcaklık arttıkça bu bölge görünür bölgeye doğru kayar. Böylece sıcaklığı artan cisimlerin yaydığı ışığın rengi de kırmızıdan maviye doğru kayar. Yüzeyinin sıcaklığı yaklaşık 6000 Kelvin olan Güneş en çok 550 nanometre dalga boyunda ışıdığı için sarı renkte görünürken, sıcaklığı 10.000 Kelvin’in üzerinde olan daha sıcak yıldızlar daha kısa dalga boylarında ışır, o nedenle de mavi görünür. Kırmızı her ne kadar insanlar için yüksek sıcaklığı ifade etse de soğuğun rengi olarak algıladığımız mavi kırmızıdan daha “sıcaktır”.
- See more at: http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/sicak-neden-kirmizidir#sthash.T63iFR56.dpuf
Ay’ın Oluşumuna Dair Yeni Kanıtlar
Dr. Tuba Sarıgül
17/03/2016 - 16:43
Ay, Güneş Sistemi’nde bulunan yaklaşık 150 uydudan biri. Ancak bu gökcisimleri arasında farklı bir yeri var. Çünkü Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin çoğunun, çevrelerindeki küçük gökcisimlerini kütleçekim etkileriyle yakaladıkları için uyduya sahip olduğu düşünülürken, bu mekanizma Ay’ın bazı özelliklerini tam olarak açıklayamıyor. Örneğin Ay’ın yoğunluğu Dünya’nınkine göre düşük. Ayrıca kayaç yapısındaki gezegenlerin çekirdekleri kütlelerinin yaklaşık üçte birini oluştururken, Ay’da bu oran %1 ile %3 arasında. Dünya-Ay sisteminin açısal momentumunun Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegen-uydu sistemlerindekinden hayli yüksek oluşu ve Ay’ın Dünya etrafındaki dönüş yönü ile Dünya’nın kendi etrafındaki dönüş yönünün aynı olması da Ay’ı Güneş Sistemi’ndeki diğer uydulardan ayıran özellikler. Bu nedenle Ay’ın, Mars büyüklüğünde bir gökcisminin, oluşumunun son aşamalarındaki Dünya ile çarpışması sonucu oluştuğu düşünülüyor. Bu kurama göre Ay, çarpışmanın etkisiyle açığa çıkan farklı büyüklüklerdeki kayaçlardan meydana gelen toz bulutunun zamanla bir araya gelmesi sonucu oluştu.
Ay’daki ve Dünya’daki jeolojik oluşumlardan alınan örneklerin incelenmesiyle yapılan araştırmalar, bu iki gökcisminin bileşimindeki bazı elementlerin ve bu elementlerin izotoplarının oranlarının birbirine çok yakın olduğunu gösteriyor. Ancak eğer Ay başka bir gökcisminin Dünya’ya çarpmasıyla oluştuysa, yapısında büyük ihtimalle bileşimi Dünya’nınkinden farklı olan o gökcismine ait bazı izlere rastlanması gerekirdi.
Ay ve Dünya arasındaki yapısal benzerliği açıklamak için farklı fikirler öne sürülüyor. Bu görüşlerden birine göre bu durumun nedeni Dünya ile çarpışan gökcisminin bileşiminin Dünya’nınkiyle benzer olması. Diğer bir görüş ise Ay’ın büyük oranda kaynağı Dünya olan maddelerden oluştuğu yönünde. Dünya ile diğer gökcismi arasındaki çarpışma, açığa çıkan kayaç parçalarının birbirleriyle neredeyse homojen bir şekilde karışmasına imkân sağlayacak kadar şiddetli olmuş da olabilir.
Dünya ile diğer gökcisminin yapısal olarak birbirlerine benzemesi görüşüyle ilgili en büyük problem, Güneş Sistemi’ndeki diğer gökcisimlerinin bileşiminin Dünya’nınkinden hayli farklı olması. Bu, Dünya ile çarpışan gökcisminin bileşiminin Dünya’nınkiyle benzer olma olasılığının hayli düşük (yaklaşık %1) olması anlamına geliyor.
Sonuçları Nature dergisinde yayımlanan araştırmada bilim insanları, oluşumunun son aşamalarına yaklaşmış gezegenler ve bu gezegen embriyolarından daha küçük gökcisimlerini içeren bir bilgisayar modellemesi kullandı. Modellemede 100-200 milyon yıl içinde, gezegen embriyoları ve daha küçük gökcisimleri arasındaki çarpışmalar sonucu kayaç yapısında gezegenler oluştuğu gözlendi. Bu süreçte gezegen embriyolarının başka küçük gökcisimleriyle çarpışıp bu cisimleri yapılarına katarak büyüdükleri anlaşıldı. Araştırma sonucunda gezegen embriyolarıyla çarpışan daha küçük gökcisimlerinin %20 ile %40’ının bileşimlerinin, Ay ve Dünya arasındaki benzerliği açıklayabilecek şekilde, çarptığı gezegene benzeyebileceğini gösteriyor. Bu durum her iki gökcisminin, gezegenlerin oluştuğu toz ve gaz bulutu -gezegenimsi bulutsu- içinde oluştukları koşulların aynı olmasıyla ilişkili olabilir.
Ay’ın oluşumuyla ilgili soru işaretlerine neden olan durum, bileşimindeki bazı elementlerin (örneğin oksijen, titanyum, tungsten) ve bu elementlerin izotoplarının oranlarının birbirine hayli yakın olması. Ancak son yıllarda yapılan kesinliği daha yüksek araştırmalar, bu elementlerin bazıları için Dünya ve Ay arasında küçük de olsa farklar olabileceğini gösteriyor. Bu durumun sebebinin Ay’ın oluşumundan sonra gerçekleşen süreçler olduğu öngörülüyor.
Apollo 12 görevi sırasında Ay’dan alınan kayaç örneği
Nature dergisinde yayımlanan iki araştırmada bilim insanları Dünya’dan ve Ay’dan alınan jeolojik örneklerde, tungstenin izotoplarından tungsten-182 (182W) ve tungsten-184 (184W) oranları arasında bir fark olduğunu belirledi. Her iki araştırmada da birbiriyle uyumlu şekilde Ay’daki tungsten-182 izotoplarının tungsten-184 izotoplarına oranının Dünya’dakinden yüksek olduğu anlaşıldı. Bu durumun nedeninin büyük çarpışma etkisiyle açığa çıkan toz bulutundaki maddelerin Dünya’nın ve Ay’ın yüzeyinde birikmeye devam etmesi olduğu düşünülüyor. Araştırmalar bu birikintilerdeki tungsten izotoplarının oranının (182W/184W) Dünya’nın çekirdeğinin oluşumundan sonraki aşamada Dünya’nın yüzeyindekinden farklı olduğunu gösteriyor. Bilim insanları büyük çarpışmadan sonra Dünya’nın yüzeyinde biriken madde miktarının Ay’ın yüzeyinde birikenden fazla olması nedeniyle, günümüzde Dünya’nın yüzeyinde bulunan kayaçlardaki 182W/184W oranının, Ay’daki kayaç örneklerindekinden düşük olduğunu öngörüyor. Ay’ın oluşumundan hemen sonra ise bu oranın her iki gökcismi için yaklaşık aynı olduğu tahmin ediliyor. Dünya’nın ve Ay’ın bileşimindeki tungsten izotopları açısından karşılaşılan bu fark, büyük çarpışma kuramının öngördüğü sonuçlarla tam olarak uyuşuyor. Dünya ile Mars büyüklüğündeki bir gökcisminin çarpışması sonucu açığa çıkan parçacıkların birbiriyle tam olarak karışıp sonrasında birleşerek Ay’ı oluşturduğunu öngören bu kuram, Dünya’nın ve Ay’ın bileşimlerindeki benzerlikleri ve küçük farklılıkları açıklayabiliyor. Bu nedenle bilim insanları tungstenin izotop oranları arasındaki bu küçük farkın belirlenebilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor.
Apollo 16 görevi sırasında astronot John W. Young, Ay’ın yüzeyinden kayaç örnekleri topluyor.
Aslında büyük çarpışmadan sonra Dünya’yı çevreleyen toz bulutundaki materyallerin Dünya’nın yüzeyinde birikmeye devam ettiğini öngören kuram, Dünya’nın bileşimiyle ilgili başka bir probleme cevap bulmak üzere öne sürülmüştü. Ay’ın oluşmasına neden olan büyük çarpışma aynı zamanda Dünya’nın çekirdeğinin de son şeklini aldığı süreci başlattı. Bu süreçte yapısındaki elementlerin bazıları Dünya’nın merkezine doğru taşındı. Ancak yapılan araştırmalar, bu elementlerin Dünya’nın yüzeyine yakın kısmındaki miktarlarının öngörülenden yüksek olduğunu gösteriyor. Tahminlerin dışındaki bu sonuçların nedeninin de, çekirdeğinin oluşum süreci tamamlandıktan sonra büyük çarpışmanın “enkazının” Dünya’nın yüzeyinde birikmeye devam etmesi olduğu düşünülüyor.
Büyük çarpışmanın etkisiyle açığa çıkan materyallerin birbiriyle homojen bir şekilde karışması ve Ay’ın oluşumundan sonra Dünya’nın ve Ay’ın yüzeyinde birikmeye devam etmesi, çarpışma kuramıyla ilgili en önemli problem olan Dünya’nın ve Ay’ın bileşimlerinin hayli benzer olması durumuna çözüm bulmuş gibi görünüyor. Ancak Ay’ın oluşumuna dair öne sürülen görüşlerden olan büyük çarpışma kuramıyla ilgili doğru sonuçlara ulaşabilmek için, büyük çarpışmanın Dünya’nın yapısında hangi düzeyde bir hasara yol açtığı, çarpışma sonucu açığa çıkan materyallerin ne kadarının Dünya’ya ne kadarının diğer gökcismine ait olduğu, çarpışmadan sonra Dünya’nın yapısında değişikliğe neden olmuş olabilecek süreçler gibi daha birçok konuda bilgi sahibi olmamız gerekiyor.
Daha ayrıntılı bilgi için aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz.
· Touboul, M. ve ark., “Tungsten isotopic evidence for disproportional late accretion to the Earth and Moon”, Nature, Cilt 520, Sayı 7548, s. 530-533, 2015.
· Kruijer, T. S. ve ark, “Lunar tungsten isotopic evidence for the late veneer”, Nature, Cilt 520, Sayı 7548, s. 534-537, 2015.
· Herwartz, D. ve ark., “Identification of the giant impactor Theia in lunar rocks”, Science, Cilt 344, Sayı 6188, s. 1146-1150, 2014.
· Mastrobuono-Battisti, A. ve ark., “A primordial origin for the compositional similaritybetween the Earth and the Moon”, Nature, Cilt 520, Sayı 7546, s. 212–215, 2015.
· Canup, R. M., “Solar System: An incredible likeness of being”, Nature, Cilt 520, Sayı 7546, s. 169-170, 2015.
- See more at: http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/ayin-olusumuna-dair-yeni-kanitlar#sthash.bkUFbDpC.dpuf
Fen Bilimleri için yardımcı olabilecek siteler
http://www.sanalokulumuz.com/fen-ve-teknoloji
http://www.fenokulu.net/yeni/
http://fen.sarioglanvts.com/
http://www.sanalokulumuz.com/fen-ve-teknoloji
http://www.fenokulu.net/yeni/
http://fen.sarioglanvts.com/
18 Mart 2016 Cuma
Her Pazar,YEPYENİ BİLGİLER.
AMA BUGÜNE DE ŞANS VERELİM İŞTE BAZI BİLGİLER:
Japonya'da plastiği hem eritip hem de sindiren bakteri geliştirildi. Bakteriler plastiği tümüyle yok ediyor.
Sosyal Medya bağımlılığı hastalık oldu;uzmanlar adını ''Fomo'' koydu! FOMO,insanlara Online değilken bir şey kaçırırsam korkusunu yaşatıyor
AMA BUGÜNE DE ŞANS VERELİM İŞTE BAZI BİLGİLER:
Japonya'da plastiği hem eritip hem de sindiren bakteri geliştirildi. Bakteriler plastiği tümüyle yok ediyor.
Sosyal Medya bağımlılığı hastalık oldu;uzmanlar adını ''Fomo'' koydu! FOMO,insanlara Online değilken bir şey kaçırırsam korkusunu yaşatıyor
Fen Bilimleri Mikroskobik Canlılar(Bakteriler ve virüsler)
| ||
|
Kaydol:
Yorumlar (Atom)